T24 Haber Merkezi
Eski AKP MKYK Üyesi Metin Külünk, 6 Mayıs 1972’de Askeri Sıkıyönetim Mahkemesi kararıyla idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan‘ın ölüm yıldönümünde paylaştığı mesajda, “Deniz de Yusuf da Hüseyin de bu toprakların bağımsızlığına inanmış, bu ülkenin bağımsızlığı için tereddüt etmeden idam sehpasına çıkmış genç yiğitlerdir” ifadelerini kullandı. “Deniz ve iki arkadaşını idam sehpasına götüren akıl, Gazi Mustafa Kemal’i de önce yalnızlığa, sonra da tartışmalı bir ölüme tutsak etmişti” görüşünü savunan Külünk, “Şimdi vakit, buralardan bakıp düşünme ve Türkiye’nin bağımsızlığına sahip çıkma vaktidir” dedi.
Metin Külünk, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajda şunları söyledi:
“Bugün, 6 Mayıs 2024… Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarının yıldönümü… Öncelikle Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı saygıyla anıyoruz.
Bu ülkedeki bütün farklılıklarımızı bir kenera koyarak şapkamızı önümüze koyup düşünme vaktidir. Kızmadan, kırılmadan, hatalarımızla yüzleşerek, doğruya doğru eğriye eğri diyerek yüzleşme vaktidir. Peşinen ifade edelim, Deniz de, Yusuf da, Hüseyin de bu toprakların bağımsızlığına inanmış, bu ülkenin bağımsızlığı için tereddüt etmeden idam sehpasına çıkmış genç yiğitlerdir.
Deniz mahkemede diyor ki;
‘Türkiye’nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik, hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik.
Bizim düşmanlarımız Amerikan emperyalizmi ve onun işbirlikçileridir, yani emperyalizmle iş birliği yapan patronlar, feodal mütagallibe yani tefeciler, toprak ağaları ve diğer işbirlikçiler. Bizim tüm eylemlerimiz bu hedefe yönelmiştir, bunun dışında da başka bir hedefimiz yoktur. (Mustafa Kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı.)
TÜRKİYE’nin BAĞIMSIZLIĞINDAN BAŞKA BİR ŞEY istemedik, Amerikan emperyalizmine ve iş birlikçilerine karşı mücadele verdik, bundan dolayı ölümden korkmuyoruz.
Bunu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün.
Ve ben 24 yaşındayken bu canımı Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum, bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.’
Şimdi Deniz ve iki arkadaşını idam sehpasına götüren akıl Gazi Mustafa Kemal’i de önce yalnızlığa, sonra da tartışmalı bir ölüme tutsak etmişti. Devamında Türkiye’yi 1945 sonrasında içeride devşirdikleri kripto kimlikler üzerinden oluşturdukları parelel devletçilere kilitlemek istediler; bunlar fetö gibi modellerdi.
27 Mayıs’ta bu milletin seçtiği başbakan ve iki bakanı idam sehpasına çıkaranlar Denizlerle millete dediler ki, ‘Sizin verdiğiniz oyların bir hükmü yok.’
Sonra Türkiye’yi 12 Eylül öncesinde aynı merkezden verilmiş silahlarla birbiriyle çatıştırdılar, adına sağ ve sol dediler, emperyalizmi sakladılar. Ve sokaklar kan gölüne döndü, emperyalizmin çocukları ihtilali gerçekleştirdi; ‘Bir sağdan bir soldan’ diyerek Erdal Eren’i, Mustafa Pehlivanoğlu’nu idam sehpasına götürdüler.
Sürekli ‘Cambaza bak’ filmi çevrilen bir acayip zamandaydı Türkiye. Kamuoyuna ses olanlar, hangi olaya avaz oldukları bilinmeden kuyulara atılıyordu. Abdi İpekçiler, Çetin Emeçler, Uğur Mumcular aynı haberin aktörlerinin tetikçilerine hedef oldular. Türkiye’nin bağımsızlığından başka derdi olmayan ülkenin evlatları, siyasetçiler, gazeteciler, iş adamları faili meçhullere kurban edildi.
Sadece toplumsal çapta yahut medyada değil, Nuri Killigil ile başlayan ‘üreten Türkiye’ye kumpas’ hareketleri, ASELSAN’da emperyalizmin oyununu bozan mühendislerimize dahi uzandı.
En son iğrenç yüzlerine 15 Temmuz’da şahit olduk. İşgal girişimi failleri fetö terör örgütü ve iş birlikçileri karşımıza çıktı.
Şimdi vakit, buralardan bakıp düşünme ve Türkiye’nin bağımsızlığına sahip çıkma vaktidir!
Bu milletin birliği ve mücadele gücü karşısında kimse duramaz.
Bir defa daha Deniz ve arkadaşlarını saygı ile anıyoruz.”